Merkezi İdarenin Kıymetli Yöneticileri,
Aziz Yurttaşlarım,
Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir cuntanın parlamenter demokrasimize yönelik darbe girişimi ve ardından olağanüstü hâl ilan edilmesi elbette son derece derin düşünülmesi ve değerlendirilmesi gereken bir konudur. Türk Ordusunun üniformasına ve onuruna yakışmayan tutum içindeki bu cuntacı gruba karşı siyaset kurumu ve milletimiz gereken tavrı ve kararlılığı göstererek karşı çıkmıştır. Parlamenter demokrasi birikimimizin yarattığı demokrasi kültürü, bu darbe girişimini başarısız kılmıştır. Halkımız, darbeye karşı direnme hakkının en güzel örneğini göstermiştir.
Bu
bağlamda;
1. Toplum olarak, menfi
son ile sonuçlanan darbe girişimi sonrası gerçekleşen olağanüstü hâl ilanına
yönelik oluşan beklentimiz; darbe
girişiminde bulunan cuntacıların hesap vermesi, toplumsal normalleşmenin
sağlanması, kamu yönetiminin daha etkin hâle getirilmesi ve demokrasinin
güçlendirilmesinden geçmektedir. Darbe girişiminde bulunan cuntacıların ve
tüm işbirlikçilerinin hukuk düzeni içinde yargı önünde hesap vermesi
sağlanmalıdır.
2. Anayasal düzen ve hukuk sınırları dışında intikam senaryoları
oluşturmak ve olağanüstü hâl sürecini cadı avına dönüştürmek ülkedeki gerilimi
ve kaos ortamını daha da körükleyecektir. O nedenle tüm yargılamalar,
anayasal düzen içinde gerçekleştirilmelidir. Ayrıca, hukuk devletinin gereği
olarak bu hain kumpasa alet edilen ve sahipsiz bırakılan er ve erbaşlarımıza yönelik
linç girişimleri de aynı şekilde soruşturulmalıdır. Siyaset kurumu ve devlet
organları, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı halkın kutuplaşmasına ve itibarsızlaştırılmasına
yönelik her türlü girişim ve ortamı ortadan kaldırmakla yükümlüdür.
3. Olağanüstü hâl
ile temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulması veya kısıtlandırılması
merkezi idareye tanınmış bir yetkidir. Ancak askeri bir darbe girişimini
püskürtmeyi başaran sivil ve siyasi otoritenin sivil bir darbeye yöneleceği ihtimali,
düşünmek istemediğimiz bir yargıdan ibarettir.
Bu
uygulamanın demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı olmadığını, hatta bu
değerleri koruma ve güçlendirme amacına, kamu düzeninin etkin ve verimli hale
getirilmesini sağlayacak tedbirleri almaya yönelik olduğunu bilmek, algılamak
ve düşünmek istemekteyiz.
Bu nedenle, kamu vicdanının rahatlaması ve demokratik
kültürümüzün zedelenmesini önlemek amacıyla derhâl, olağanüstü hâl şartlarının sınırlarının,
özellikle temel hak ve özgürlüklere zarar vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
4. Şu anda, siyasi partilerimize çok
önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Benzeri olaylarla bir daha
karşılaşmamamız ve siyasi iradenin, gerçek millet iradesine dönüşebilmesi için ilk etapta yapılması gereken demokratik
kitle örgütlerinin gücünün siyaset kurumuyla bütünleştirilmesinin önünün
açılması olmalıdır. Çünkü örgütlenmiş güçlü bir sivil toplum, demokratik kitle
hareketinin de güçlenmesi anlamına gelecektir.
5. Ülkemizin geleceği tam demokrasidedir. Merkezi idarenin elinde
bulunan olağanüstü hâl yetkileri yerel demokratik idarelerin yetkilerinin sınırlandırılmasıyla
değil, sürecin vahameti ve demokrasimize yapılan haince saldırının ortadan
kaldırılması adına işbirliği içinde sürdürülmelidir. Bu nedenle katılımcı demokrasinin olmazsa olmazı olan kent konseylerine
güçlü bir parlamenter sistem ve özgürlükçü demokrasi adına önem verilmeli, sivil
– kamu bileşeni olan kent konseylerinin sivil ve özgürlükçü yasal haklara
kavuşması sağlanmalı, yapısında barındırdığı demokratik kitle örgütlerinin gücü
önemsenmelidir.
6. Türkiye,
demokrasisiyle güçlenen ve her türlü zorluğa karşı büyüme sınırlarını zorlamaya
devam edecek bir ülkedir. Bunu başarabilmesi de güçlü demokratik yapısının yanı
sıra, iktisadi kalkınmasıyla, refah seviyesini yükseltmesiyle, savunmasını
tahkim etmesiyle, eğitimini, sağlığını, adalet sistemini, altyapısını güçlendirmesiyle
mümkün olabilir. Bu nedenle, hangi şart
altında olursa olsun ülkemiz için üretmeye ve ülkemize hizmet etmeye devam
etmeliyiz. Sadece darbe girişimi değil, dış mihrakların oyunlarıyla ülkemizde yaşanan
musibetlerin üretmemize ve ülkemiz için oluşturacağımız katma değerin önüne
geçmesine izin vermeyelim. Şimdi tüm hain planlara ve güçlüklere karşı ayağa
kalkıp yeniden hizmet etmek ve başarmak idealiyle azim ve kararlılıkla
çalışmaya devam edeceğiz. Milli iradeye
kasteden hainlerin planlarını bozmaya devam etmeliyiz.
Bu düşünceler
ışığında, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da asker – sivil ayrımı
yapmaksızın her türlü darbe girişimine ve vesayete şiddetle karşı olduğumu
ifade eder, tüm
şehitlerimize Allah’tan rahmet yaralılarımıza acil şifalar dilerim.
Birlik ve beraberliğimiz daim olsun.
Saygılarımla,
Çağrı Gruşçu
İzmir Kent Konseyi Başkanı
İzmir Kent Konseyi Başkanı
HERZAMAN YANINDAYIM TEBRİK EDERİM.AÇIKLAMAN COK GÜZEL
YanıtlaSil